Genetik ve suç davranışları arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik çalışmalar son yıllarda büyük ilgi görmüştür. Bu alanda en çok dikkat çeken genlerden biri Monoamin Oksidaz A (MAOA) genidir. Özellikle agresif ve antisosyal davranışlarla ilişkilendirilen bu genin düşük aktiviteli varyantı olan MAOA-L, "savaşçı gen" olarak adlandırılmıştır. Ancak MAOA geninin etkileri, suçlu davranışlarını anlamada basit bir genetik mekanizma sunmaz; çevresel faktörlerle birlikte çalışan karmaşık biyolojik süreçlerin bir parçasıdır. Bu yazıda, hapishanelerde yürütülen çalışmalar da dahil olmak üzere, MAOA geni ve suç arasındaki bağlantıyı derinlemesine ele alacağız.

MAOA Geninin Suçla İlişkisi Üzerine Yapılan Araştırmalar
MAOA geninin saldırganlıkla ilişkisi ilk olarak 1990’lı yıllarda yapılan genetik çalışmalarda dikkat çekti. Araştırmacılar, şiddet eğilimli bireylerin DNA örneklerini analiz ederek, bu bireylerde MAOA-L varyantının yaygın olabileceğini buldular. Bu bulgular, özellikle hapishanelerdeki suçlular üzerinde yapılan genetik taramalarla desteklendi.
Bu çalışmaların bir kısmı, mahkumların DNA örneklerini kullanarak, MAOA-L varyantının suçlular arasında daha yüksek bir sıklıkta bulunup bulunmadığını araştırdı. Özellikle, tekrarlayan suçlular ve aşırı şiddet eğilimli bireylerde bu genetik varyantın bulunma oranı dikkat çekiciydi. Ancak, bu bulgular her zaman tutarlı değildir. Örneğin, bazı çalışmalarda saldırganlık ve MAOA-L varyantı arasında güçlü bir ilişki bulunurken, diğerlerinde bu ilişki zayıf ya da hiç gözlemlenmemiştir.
Hapishanelerde Yürütülen Genetik Araştırmalar

Birçok genetik çalışma, suç işlemeye meyilli bireylerdeki genetik faktörleri daha iyi anlamak amacıyla hapishanelerde gerçekleştirildi. Araştırmacılar, saldırganlık ve şiddet eğilimi gösteren mahkumlardan alınan DNA örneklerini analiz ederek, bu bireylerdeki MAOA gen varyantlarını inceledi. Örneğin, bazı araştırmalarda hapishanedeki mahkumlardan alınan kan ve tükürük örnekleri kullanılarak, MAOA-L varyantına sahip olanların çocukluklarında daha fazla travma yaşadıkları ve bu travmaların saldırgan davranışlarla ilişkili olabileceği bulundu. Bu bulgular, çevresel faktörlerin genetik yapıyla etkileşimini vurgulayan önemli sonuçlar ortaya koydu.
Bu çalışmaların çoğu, MAOA geninin düşük aktiviteli versiyonunu taşıyan bireylerin, çocukluklarında şiddete maruz kaldıklarında, ileride suçlu davranışlar sergileme olasılıklarının daha yüksek olduğunu gösterdi. Örneğin, bir çalışmada çocuklukta ihmal veya istismar görmüş mahkumlarda, MAOA-L varyantının varlığı agresyon ve şiddet eğilimlerini artıran bir faktör olarak değerlendirildi.
Genetik Savunmalar: Hukuki Tartışmalar
Bu genetik bulguların adalet sistemi üzerinde de etkileri olmuştur. Bazı ülkelerde, suç işleyen bireylerin savunma avukatları, müvekkillerinin MAOA gen varyantına sahip olduklarını öne sürerek hafifletici sebepler sunmuşlardır. Bu savunmalar, bireyin genetik yapısının suç işleme eğilimlerini etkilediğini ve bu yüzden cezai sorumluluğunun tam olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Örneğin, İtalya’da bir dava sırasında bir suçlunun genetik yatkınlıkları göz önünde bulundurularak cezası hafifletilmiştir. Ancak bu tür genetik savunmalar, etik açıdan da büyük tartışmalara yol açmıştır. Genetik faktörlerin suçluluk üzerinde ne kadar etkili olduğu sorusu, hukuk sistemleri açısından zorlayıcıdır ve her vaka kendi içinde değerlendirilmelidir.
Etik Sorunlar ve Genetik Ayrımcılık
Hapishanelerde yürütülen genetik çalışmalar, etik sorunları da beraberinde getirmiştir. Genetik bilgilerin yanlış anlaşılması veya kötüye kullanılması, bireylerin etik olmayan şekillerde etiketlenmesine yol açabilir. Örneğin, bir bireyin MAOA-L varyantına sahip olması, o kişinin suç işleme olasılığını kesin olarak belirlemez. Genetik yatkınlıklar, çevresel faktörler ve kişisel seçimlerle birleşerek karmaşık bir tablo oluşturur. Bu yüzden, genetik çalışmaların sonuçları dikkatle değerlendirilmelidir.
Bunun yanı sıra, bu tür genetik bulgulara dayalı kararlar almak, "genetik ayrımcılık" riskini doğurur. Suç işleme eğilimlerine sahip bireylerin genetik olarak etiketlenmesi, toplumda ayrımcılığa yol açabilir. Ayrıca, bireyin genetik yapısına dayanarak gelecekteki davranışlarını tahmin etmek etik açıdan büyük bir sorun teşkil eder.
MAOA Geni ve Suç Arasındaki Karmaşık İlişki
MAOA geninin düşük aktiviteli varyantı olan MAOA-L, suç ve saldırganlıkla ilişkilendirilen en dikkat çekici genlerden biridir. Hapishanelerde yapılan genetik çalışmalar, bu genin bireylerdeki saldırgan davranışlarla olan bağlantısını daha derinlemesine anlamamıza yardımcı olmuştur. Ancak bu bağlantı, her bireyde aynı şekilde işlememektedir. Genetik yatkınlıklar, çevresel faktörlerle birleştiğinde daha karmaşık hale gelir. Dolayısıyla, genetik çalışmalar yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda etik ve toplumsal boyutlarıyla da ele alınmalıdır.
Bu makale, suç ve genetik ilişkisini anlamak isteyen okuyucular için önemli bir kaynak sunarken, genetik savunmaların hukuk dünyasındaki etkilerini ve genetik ayrımcılığın tehlikelerini de gözler önüne seriyor.
Kaynakça
Abeykoon, M. R., Jayasinghe, C. D., Illeperuma, R. J., & Abeysinghe, T. (2024). The Tale of Warrior Gene: The MAOA-upstream Variable Number Tandem Repeat (MAOA-uVNTR) Polymorphism and Its Role in Shaping Aggressive and Violent Behaviour. Asian Journal of Biochemistry, Genetics and Molecular Biology, 16(9), 1-20.
Comments