top of page

Niccolo Machiavelli ve Vezir Nizamü’l Mülk’e Göre Devlet Nasıl Yönetilir?

Yazarın fotoğrafı: Ercan YardımErcan Yardım

Devlet yönetiminde dikkat edilmesi gereken hususlar saymakla bitmez. Burada dikkat edilmesi gereken konu, hemen hemen tarihteki bütün devletlerde gördüğümüz başlıca yapılan uygulamalardır. Birkaç başlık altında incelediğim uygulamalar ve başlıklar, devlet yönetimindeki en önemli yapı taşlarıdır. Bu uygulamalar kendi içinde birçok dallara ve alt başlıklara ayrılabilmektedir. Burada başlıkları ve uygulamaları anlatırken dikkat ettiğim kılavuz Niccolo Machiavelli’nin ‘’Prens’’ adlı eseriyle Vezir Nizamü’lMülk’ün ‘’Siyasetname’’ adlı eserleridir. Dünya siyasi tarihindeki en önemli eserlerinden olan bu iki eserin hem anlatımını karşılaştırarak hem de kendi yorumumu ekleyerek ortaya devlet yönetiminde dikkat edilecek hususları anlatmaya çalıştım. Okurken fark edeceksiniz ki bu iki yazarımızın ayrıldığı görüşler olacaktır. Bu görüş ayrılıklarının sebebi, devlet yönetiminde tek salt doğrunun olmadığıdır. Halkların sosyolojik yapısı ve tarihlerinde hangi yönetim uygulamalarını benimsediğini göz ardı etmemek gerekir.


İşte devlet yönetiminde dikkat edilmesi gerek hususlar;

Adalet Sistemi

Hukukun üstünlüğü ilkesi devlet yönetimindeki belki de en önemli konudur. Nizamü’l Mülk’de eserinde hukukun üstünlüğünden sayfalarca bahsetmektedir. Gerekirse padişahların bile yargılanmasından söz eder. Machiavelli’de bu konunun üstüne ağırlık vermektedir. Ama burada ayrıldıkları bir konu var. Machiavelli padişahın acımasız ve otoriter olmasını da savunuyor. Nizamü’l Mülk ise padişahın halkına karşı acımasız bir otorite kurmasını değil, adaletli ve merhametli bir şekilde hükmetmesini savunmaktadır.

Adalet sistemi ülkenin bütün düzenini sağlamaktaki bir numaralı etkendir. Hiç şüphesiz adaletin doğru uygulanamadığı ülkelerde yolsuzluk, ekonomik kriz, toplum içinde düzenli isyanlar baş göstermektedir. Kısacası adaletin doğru uygulanamadığı bir sistemde, ülkenin uzun süre ayakta kalması tarihte pek görülmüş bir şey değildir.

Peki sağlam ve güvenilir bir adalet sistemi nasıl sağlanır? İlk öncelikle kadılar, savcılar kısaca adaleti tesis eden yetkililer, padişahtan korkmamalıdır. Bağlı olmaları gereken tek husus adalet duygusu olmalıdır. Padişah bu kişilere gerekli yetkiyi vermeli, onlara baskı uygulamamalıdır. Adalet sisteminde ferah bir ortam sağlanırsa ve bu kişiler ile kurumlar doğru bir şekilde denetlenirse hem halk zulüm görmez ve rahat eder hem de dış siyasette diğer ülkelerin bakışı olumlu yönde olur. Medeniyet seviyesinde yükselmenin en önemli noktalarından birisinin sağlam bir adalet sisteminin olması, bu konuya ciddi bir özen gösterilmesi gerektiğinin kanıtıdır.


Eğitim ve Bilime önem

Machiavelli’nin eserinde eğitim ve bilim hakkında analiz pek azdır. Nizamü’l Mülk ise bu konu üzerinde uzunca durmuştur. Machiavelli bu konuya pek değinmemiş olsa da devlet yönetiminde eğitimin ve bilimin yeri gerçekten çok önemlidir. Nizamü’l Mülk devletin geleceği için nitelikli okulların açılmasını, oraya giden öğrencilere özel burslar ve imtiyazlar verilmesini söylemektedir.


Ayrıca Nizamü’l Mülk padişahın devlet yönetiminde karar alırken, bilim insanlarının görüşünü almasını söyler. Hiçbir savaş şans eseri veyahut rastgele kazanılmaz. Karşılıklı taktik ve strateji kullanılarak savaşılır. Burada iyi taktik ve strateji sağlayabilmek içinde işinin ehli komutanlardan ve bilim insanlarından görüş alınması gerekmektedir. Eğitimi doğru bir şekilde planlayamazlarsa ve uygulayamazlarsa devlet içerisinde nitelikli bürokratlar yetişemez ve bu sebepten ötürü istikrarlı bir devlet yönetimi başarılamaz. Devlet yönetimindeki istikrarı sağlamak istiyorsak, sağlam ve nitelikli bir eğitim sistemi planlamamız gerekmektedir. Bu sistemi sağlamak için gerekirse dış devletlerden nitelikli insanlar davet edilebilir. Bir şekilde eğitimin temelini doğru attığımız takdirde bu süreç kendiliğinden gelişmeye başlar.


Yöneticilerin Otorite Sağlayabilmesi

Nizamü’l mülk ile Machiavelli’nin ortak paydada buluştuğu kısımlardan birisi de yöneticinin otorite sağlayabilmesidir. Padişahın, prensin verdiği emirler ve buyruklar kesinlikle uygulanmalıdır. Padişah, emirlerini uygulatamıyorsa devlet içerisinde büyük bir kriz başlar. Ama bu iki kişi otorite sağlama konusunda bir noktada ayrılmaktadır. Maciıavelli daha acımasız ve gaddar bir yönetici imajı tasarlarken, Nizamü’l Mülk daha adaletli, merhametli bir yönetici tasarlamaktadır. İki farklı yönteminde uygulanması gerektiği durumlar olabilir. Tek başına şu tavır kesinlikle doğrudur demek yanlıştır. Toplumun sosyolojik yapısı ve tarihinde ne şekilde bir yönetim tarzıyla daha iyi yönetildiği gözetlenmesi gerekir. Her topluma aynı tavırla yaklaşamayız. Örneğin Avrupa toplumlarında ‘’Karizmatik Lider’’ kavramı pek yoktur. Halk kendi haklarını savunmak için liderinden vazgeçebilir. (Fransız ihtilali örnek verilebilir) Ama Türk toplumunun yapısına bakarsak karizmatik bir lider etrafında toplanma ve o lidere bir adanmışlık duygusu beslendiğini görebiliriz.


Lider, karizmatik tavrıyla sert ve otoriter bir şekilde halkına hükmeder. Bu güç gösterisi ise halk içerisinde olumlu bir duygu yaratır ve lidere karşı güven duygusu artar. Türk toplumlarında ‘’Tek adam’’ kavramı daha barizdir. Ama bu demek değildir ki bir diktatörlük söz konusudur. Türk toplumlarındaki ‘’Kurultay’’ kavramına başka bir başlık altında değineceğim. Kısacası yöneticinin silik bir tip olmaması gerekmektedir. Otoritesini ve gücünü halkına lanse edebilmelidir. Bu şekilde devlet içerisindeki istikrar sağlanmış olur ve istikrar sağlandığı zamanda güçlü zamanların gelmesi kaçınılmazdır.


Bürokratların Denetimi (Vezirlerin Denetimi)

Her devlette bir yönetici kadrosu vardır. Bu kadro savaş kararlarını, ekonomiyi, kısacası her şeyi etkileyebilir. Bu kadroyu da iyi denetlemek padişahın işidir. Eğer ki padişah bu kişilerin denetimini iyi yapmazsa bu kişiler halka zulmedebilir. Padişahı yanlış kararlara yönlendirebilirler.. Halk zulme uğrarsa da isyanların gelmesi kaçınılmaz olur. Bu da padişahın devleti yönetme ömrünü sonlandırabilir. Padişah vezirlerinin üstünde otorite kurarken acımasız bir yol da izleyebilir, veyahut onlar işlerini iyi yaptıkça onları mükafatlandırabilir. Tarihte bu iki farklı uygulamayı da görebilmekteyiz. Kısacası padişah, emri altındaki yönetici ordusunu iyi bir şekilde teftiş etmelidir. Sağlam bir yönetici kadrosu devletin geleceği ve iyiliği için çok önemlidir.


Ekonomik Refah Durumu

Bir ülkenin ekonomik durumu dış siyasette bir otorite simgesi ve güç göstergesidir. Halkın ekonomik refahı yüksek olursa devlet içerisindeki güven ortamı artar ve bu da istikrarlı bir yönetim sağlar. Ekonomik refahın getirdiği çağdaşlaşma ve yenileşme, dış siyasette güçlü bir otorite sağlar. Ekonomik durumun bozulması halk içerisinde huzursuzluk yaratır. Bu huzursuzluğun getirdiği güvensizlik ortamı padişahın aleyhinde bir durum yaratabilir, isyanlar baş gösterebilir, devlet kendi içindeki ekonomik buhranla uğraşırken dış bir tehdide maruz kalabilir. Böylesi kötü durumlardan kaçınmak için ekonomik durumu iyi düzeyde tutmak gerekmektedir. Bunu sağlayabilmek içinse önceki maddelerde değindiğim iyi bir hukuk düzenine ve eğitime önem verilmesi gerekmektedir. İyi bir hukuk düzeninde devlet içerisindeki yolsuzlukların önüne geçilir ve bu şekilde halk içerisindeki güven ortamı sağlanır.


İyi bir eğitim sistemi oluşturulduktan sonra bu sistemi sağlayabilecek aydınlar yetiştirilir. Bu aydın kişiler devletine hizmetle bağlanırsa ekonomik buhran ortadan kalkabilir. Yine burada da görüyoruz ki devlet yönetiminde bilime ve adalete önem verirsek böylesi kötü durumlardan kurtulabiliriz. Birkaç madde önce değindiğim padişahın otorite sağlama hususunda yanlış anlaşılmalardan kaçınmak için şunları söylemek istiyorum. Evet yönetici otoritesini sağlamalı ama bu her konuyu ben bilirim ve benim dediğim uygulanmalı tavrına girişilirse ekonomik durum çökebilir ve devletin ömrü kısalır. Padişah burada işinin ehli aydınlarla yürümelidir. Bu şekilde ekonomik durumu halletmiş olur ve devletin ömrü artar.

Halk içerisindeki Asayişin Sağlanması ve İç İşlerinin Düzene Konulması

Halk içerisindeki düzeni sağlamakta padişahın en önemli görevlerinden birisidir. Machiavelli’de Nizamü’l Mülk’de bu konuya değinmektedir. Devletin içerisinde düzeni sağlamakla görevli kolluk kuvvetleri bulunmalıdır. İsyan durumlarında veyahut halk içerisindeki sıkıntılı durumlarda bu sorunları çözebilecek kolluk kuvvetleri olmalıdır. Bu sorunlar en erken şekilde çözülürse devleti sıkıntıya sokacak durumların önüne geçilir. Bu şekilde hem halk zarar görmez ve güven ortamı sağlanır hem de oluşacak güven beraber devlet yönetiminde istikrar sağlanmış olur.

İç işlerinin düzene konulması hususuna gelecek olursam, devlet içerisindeki yetkililere yapabileceklerinden daha fazla iş yükü verilmemesi gerekmektedir. Bir kişiye çok fazla iş yükü verildiği zaman, o kişi verilen işi tam anlamıyla yerine getiremeyebilir. Bunun yerine iş bölümünü dikkatli bir şekilde dağıtmak gerekmektedir. Örnek verecek olursam, iç işleri ile dış işleri görevini bir kişiye vermek yerine ayrı ayrı kişilere vermek daha doğru bir karar olur. Bu şekilde kişilerin iş yükü azalır ve verilen işi en doğru şekilde yapma olasılıkları artar. Devlet yönetiminde tek bir parametrenin söz konusu olamayacağı aşikardır. Birçok farklı görevlerin olduğu göz önünde bulundurulacak olursa devlet bürokrasisi, doğru bir şekilde dallara ayrılarak yönetilmelidir.

İstihbarat Faaliyetleri

Padişahın devlet içerisinde neler olup bittiğini bilmesi gerekmektedir. Bu şekilde, sıkıntılı durumların erkenden önüne geçilir. Devlet içerisindeki üst düzey yetkililer padişaha zarar vermek isteyebilirler. Bu durumlarda padişah, güvendiği casusların getirdiği istihbarat sayesinde bu durumdan kurtulur ve yönetimdeki sorunlar ortadan kalkar. Padişah, casusluk faaliyetlerini sadece yurt içinde değil yurt dışında da yürütmelidir. Diğer devletlerin aldığı kararları, kendi içinde neler yaşadıklarını bilmelidir. Bu şekilde dış siyasette bir adım önde olur. Dış dünyaya kapalı kalan bir lider, diğer ülkelerden gelebilecek darbeyi kestiremez ve bu devleti çok büyük bir sıkıntıya sokar. Bu gibi iç ve dış tehditleri en aza indirebilmek için padişah güvendiği casusları dünyanın dört bir yanına yollayarak her şeyden olabildiğince haberdar olmalıdır.

Devlet İçerisindeki İletişim ve Posta Teşkilatı

Devlet içerisindeki emirlerin hızlıca iletilmesi ve hızlıca uygulanabilmesi için sağlam bir posta teşkilatı gerekmektedir. Bu durumu en doğru uygulayan milletlerden birisi de Moğollardır. Moğollar, emirleri olabildiğince hızlı haber almış ve uygulamış, bu şekilde de dünyanın en geniş sınırlarına ulaşmışlardır. Moğollar örneğinde de görüldüğü gibi iletişimin çok hızlı bir şekilde gerçekleşmesi çok önemlidir. Özellikle geniş sınırlara sahip devletlerde iletişim çok iyi olmalıdır. Başkentten verilen emir taşraya olabildiğince hızlı ulaşmalı ve orada halkı göz önünde bulundurulmalıdır. Olası bir isyanın veya istilanın olabildiğince başkent tarafından fark edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde olaylara hızlıca müdahale edilir ve devletin güveni sağlanmış olur.


Orduya Gerekli Desteğin Verilmesi ve Ordunun Güçlendirilmesi

Bir devletin ayakta kalabilmesi için en önemli unsur askeri güçtür. Askeri güç ile yeni topraklar kazanabilir, isyanları bastırabilir, devleti olabildiğince büyütebilirsin. Eğer ki orduya gerekli destek gösterilmez ise bunların hiçbiri başarılamaz. Ordudaki personelin ekonomik durumu üst seviyede tutulmalı, savaş durumlarda, ordudaki üst düzey komutanların önerileri dinlenmelidir. Padişah başına buyruk hareket etmemeli askeri meselelerde orduya danışmalıdır. Ordu içerisindeki huzursuzluklar git gide artarsa padişaha karşı bir darbe gerçekleşebilir. Bu durum ise devlet için olağanüstü bir durum yaratır. Fetret devri yaşanabilir ve bu karışıklıklar git gide büyüyerek devletin ömrünün son bulmasına sebep olabilir. Bu gibi durumlardan korunmak, devletin sınırlarını korumak ve genişletmek için orduya gerekli özen gösterilmelidir.


Devlet Yönetimi İçerisinde Danışma (Kurultay-Meclis)

Devlet yönetiminde bir kişinin kararı bütün halkı etkiler. Bu tek başına alınan karar devleti yıkım sürecine de götürebilir veyahut alınan bu karar devlet için son derece olumlu olabilir. Ama alınan tek bir yanlış karar devletin sonunu getirebiliyorsa bu durumdan kaçınılması gerekmektedir. Bu durumlardan kaçınmak için de liyakat sahibi nitelikli insanlar devlet yönetimi içerisinde söz sahibi olmalıdır. Bu önemli hususta her iki düşünürde ortak paydada birleşmektedir. Dünyaya hükmeden bütün liderlere baktığımız zaman göreceğiz ki hepsinin bir danışma meclisi vardır. Alınacak bir savaş kararını veyahut geri çekilme kararını tek başlarına vermezler. İşinin ehli aydınlara, yöneticilere ve komutanlara danışırlar. Risk durumlarında ise ani kararlar alınması gerekebilir. Bu gibi durumlarda tek başına karar alma mekanizmasını minimal seviyelerde tutulması gerekmektedir. Ani kararlarda bile meclis erkenden toplanmalı ve tek tek herkes konu hakkında fikrini belirtmelidir. Padişah ise orada alınan karara saygı duymalı ve çoğunluğun dediği uygulanmalıdır.



Başına buyruk davranarak kendi sonunu hazırlayanlara verilebilecek en güzel örnek ‘’Hitler’’ örneğidir. Alman generallerin bütün buyruklarını ısrarca reddedip, yorgun olan askerine sürekli saldırma emri vermesi onun sonunu getirmiştir. Eğer ki komutanları dinlemiş olsaydı belki de savaş çok farklı bir şekilde sonuçlanacaktı. Verdiğim örnekte görüleceği üzere tek bir kişinin verdiği yanlış karar milyonlarca kişiyi çok büyük zarara uğratmış, devleti çok büyük sıkıntılara sokmuştur. Bu gibi korkunç derecede zararlara sebep olacak olaylardan kaçınmak için yetkili bir meclisin olması gerekmektedir. Bu konuya her iki yazar da şiddetle değinmektedir.

Dış Siyaset

Devlet yönetimindeki bir diğer önemli hususta dış siyasetin nasıl yapıldığı, nasıl denge sağlandığıdır. Diğer devlet adamlarıyla kurulacak iletişim, karşılıklı elçi atamaları ve görüşmeler, siyasi çıkarlara göre oluşturulacak ittifaklar, incelenmesi gereken hususlardır. Dış siyasette tek bir doğru söz konusu değildir. İyi ve kötü taraflar tartılır, hangisi ağır basıyorsa o yönde karar alınır. Burada önemli olan konu, devleti yöneten kişi dış siyasette kendi devletini ve milletini küçük düşürmemeli, karşı taraftaki yöneticilerin devleti ve milleti olduğunu göz ardı etmemelidir.


Başka ülkeden gelen elçilere saygı gösterilmeli, gelecekte pişman olunabilecek hatalar yapılmamalıdır. Devletin ihtişamlı olduğu günler gibi kötü günlerin gelebileceği unutulmamalıdır. Bütün parametreler dikkate alınarak dış siyasette olabildiğince denge sağlanmalıdır. Duruma göre düşman olarak görülen devletle ittifak kurulabilir, bazı durumlarda da dost olarak görülen devlet ile savaş durumu yaşanabilir. Bu gibi durumları göz ardı etmeden akıllı bir tavırla ilişkiler yürütülmelidir. Doğru kurulacak dış ilişkiler ile bir tek kurşun atmadan savaşlar kazanılabilir veyahut kötü bir dış siyaset ile tek kurşun atamadan devlet işgale uğrayabilir. Bu tip durumlar tarihte sık sık görülmüştür. Bu gibi durumlardan kaçınılması için dış ilişkilerde daha önce de üzerinde durduğum konu olan eğitim ve adalet kavramları doğru bir şekilde anlaşılmalıdır. Eğitimli insanlar bu görevlerde bulundurulduğu zaman devletin büyümesinin ve gelişmesinin önündeki engeller azalmış olur.

Kamu Hizmetleri ve Sosyal Devlet Anlayışı

Devlet yönetiminde genellikle soyut kavramlar olan adalet, eğitim gibi kavramlardan söz edilmektedir. Ama kendi içerisinde olağan bir yaşayışı olan ‘’Halk’’ kavramı bazen göz ardı edilebilmektedir. Evet; ordu, eğitim, adalet sistemi ve diğer etmenler göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Ama yaşayan bir olgu olan toplum ve bu toplumun ihtiyaçları devlet tarafından son derece dikkate alınmalıdır. Devlet kendi vatandaşına asgari şartlarda olsa bile bir yaşam sistemi kurabilmelidir. Halkın asla göz ardı edilemeyecek hakları vardır. Bunlar; eğitim, sağlık, barınma ve beslenme ihtiyaçlarıdır. Bu temel ihtiyaçlar, insanca yaşamak için gerekli olan asgari unsurlardır. Devlet dediğimiz mekanizma halkına bu ihtiyaçlarını sağlamalı ve bu şekilde sosyal yapı, bir saatin çarkı gibi işlemelidir. Sosyal devlet anlayışı dediğimiz kavram ise tam olarak da bu ihtiyaçları halkına uygunca sağlayabilen devlet anlayışıdır. Devlet yönetiminde istikrarı sağlamak için ilk olarak halk ve toplum içerisinde güven ortamının sağlanması gerekmektedir. Eğer ki bu güven ortamı sağlanamazsa yukarıda bahsettiğim maddelerin uygulanabilmesi imkansızlaşır. Devlet ise yararlı kamu hizmetleri sağlayarak halk içerisindeki güven duygusunu olabildiğince üst seviyelerde tutmalıdır. Halktan alınan vergiler tekrardan halka hizmet olarak yansımalı ve bu döngü olabildiğince devam etmelidir.


Birkaç başlık altında devlet yönetiminde dikkat edilmesi gereken hususları inceledim. Bu incelemelerde Nizamü'l Mülk ve Machiavelli'nin kitaplarını dikkate aldım. Ama dediğim gibi devlet yönetiminde dikkat edilmesi gereken hususlar saymakla bitmez. Bu sebeple içlerindeki en önemli madde kişinin ''Ahlak ve Etik'' değerlerine sahip olmasıdır. Türk tarihinde sayısız liderler geçip gelmiştir. Hiç şüphesiz içlerinde vasat lider de vardı kahraman olan kişilerde vardı. Bazen gerçekten kusursuz özelliklere sahip liderler maalesef iyi bir yönetim sergileyememiş veyahut bu yönetme fırsatını yakalayamamıştır. Bu sebeple bu tip yapılan incelemeler aslında bir mükemmeliyet yani '' Ütopya'' yaklaşımıdır. Günümüzde yapılan liderlik incelemeleri ve etikler geçmişte uygulanabilecek kavramlar olamayabilir. Bu sebeple günümüzde yapılan incelemeleri geçmişle kıyaslamak istiyorsak, o dönemin şartlarını göz ardı etmememiz gerekmektedir.


 
 
 

Comments


bottom of page