top of page

Antik Roma’da Kölelik

Vahid Sazak

Roma toplumu iki çeşit insandan oluşurdu köleler ve özgürler. Özgür insanlar da kendi içerisinde ikiye ayrılırdı. Ingenuus (doğuştan özgür) ve Libertus (azatlı). Ingenuus’ların hak ehliyetleriyle Libertus’lar arasında fark vardı. Ingenuuslar tam hak ehliyetine sahipken Libertus onlara nazaran daha kısıtlı hak ehliyetine sahipti.

Köleler hem insan olmaları hem de efendilerinin mallarının sayılmalarından dolayı kendilerine özgü hukuki duruma sahiptiler.

İlk zamanlarda kölelere olan tavır iyiydi. Çünkü o dönemlerde köle az bulunan bir şeydi bu sebepledir ki değerliydi. Roma’nın o dönemler Latium bölgesi dediğimiz bölgelerde savaşması dolayısıyla kölelerde Romalılarla aynı dili konuşuyordu. Bir nevi aralarında yakınlık vardı diyebiliriz. Kölelerin sınırlı sayıda bulunması ve yabancı insanlar olmaması Romalıların kölelere olan davranışlarının iyi olmasının ana sebepleriydi.

Zamanla artan savaşlar, kazanılan zaferler ve Roma seferlerinin İtalya’nın dışına çıkmasıyla Roma topraklarına giren köleler bir hayli arttı. Köle sayısının artması ve kölelerin artık farklı coğrafyalardan gelen insanlar olmasıyla beraber kölelere olan tutum değişmeye başladı. Kölelere soğuk ve kötü davranılmaya başlandı.

Farklı coğrafyalardan kölelerin gelmesiyle beraber kölelerin kullanım alanları da çeşitlenmeye başladı. Gelen kölelerin eski hayatlarında ne iş ile uğraştıkları, nasıl bir eğitim aldıkları çeşitlilik göstermeye başladı. Köle kullanımın çeşitlenmesinin sebeplerinden biri de Roma’nın değişmeye başlaması diyebiliriz. Topraklarının büyümesiyle Roma’nın ihtiyaçları ve hayatına devam edebilmesi için gereken ana gereklilikler arttı. Önceleri tarıma dayalı Roma ekonomisi şimdi madencilik, denizcilik gibi daha birçok etkene dayanır olmuştu.

Patrici ve Plebler arasındaki iş birliği sonucu Roma ekonomisi için önem taşıyan kölelerin kullanım alanları belirlenmiştir. Kölelerin kullanım alanıyla ilgili yedi temel alan vardır bunlar; tarım, endüstri, ev işleri, devlet işleri, eğlence, askeriye ve kadın kölelerdir.

Tarım Köleleri

Bu alanda çalışan 2 çeşit köle vardır. Birincisi bütün işleri yapan işçi köledir. İkincisi ise Vilicus adı verilen köledir. Bu köle çiftlik, tarla ve işçi kölelerden sorumlu, çiftlik sahibinin en yakınında bulunan kişidir. Sorumlu olduğu şeylerin ihtiyaçlarını karşılamak bu kölenin görevlerindendir. Diğer kölelerden daha yetkilidir.

Endüstri Köleleri

Burada kullanılan köleler yetenekli ve yeteneksiz olarak ayrılmaktadırlar. Yetenekli olanlar yeteneklerine göre üretimde çalışmışlar yeteneksiz olanlar ise ya eğitime gönderilmiş ya da ağır işlerde çalıştırılmışlardır.

Ev işlerinde kullanılan Köleler

Bu köleler evin bütün işlerinin yapılmasından sorumludurlar. Temizlik, ev bakımı gibi şeyler dışında efendilerinin fiziksel ihtiyaçlarından da sorumludurlar.

Devlet işi Köleleri

Kamu hizmetlerinde görevli olan köleler devlete bağlılardır. Madenlerde çalışan köleler de bu sınıf içerisinde yer almıştır. Nadiren görülse de bazı eğitim görmüş köleler devlet dairelerinde de çalışmışlardır.

Eğlence Köleleri

Bu köleler üçe ayrılmaktadır. İlki Hayvan avları isimli oyunda kullanılan köleler olmuştur. Bu oyunda hayvanlar insanlara karşı savaşmaktadır. İkincisi araba yarışlarında kullanılan kölelerdir. Kölelerin sürücü olduğu ve iki at tarafından çekilen bu araba oyunları senede 135 gün sergilenmiştir. Hatta bu araba oyunları geleneği Doğu Roma İmparatorluğuna kadar uzanmaktadır. Üçüncü olarak ise gladyatör oyunlarında kullanılan köleler vardır. Cumhuriyet tarihinde ilk defa MÖ 264 yılında oğulları tarafından Brütüs Pera’nın cenazesi için yapılmıştır. Ancak sonraları eğlence amacıyla yapılmaya devam edilmiştir.

Askeriye Köleleri

Askeriyedeki eğitimcilerin çoğu kölelerden oluşmaktadır. Kölelerin bir diğer kullanım şeklide köle orduları olmuştur. Bu ordunun amacı asıl ordunun yetersiz kaldığı yerde yardım edecek olmasıdır. Köle ordularının ortaya çıkışı MÖ 216 yılında Hannibal Barca’nın Roma’ya karşı saldırılarıyla olmuştur.

Kadın Köleler

Kadın kölelerin kullanım alanı çeşitlilik göstermektedir. Bunlardan biri Vilica adı verilen evdeki bütün kadın kölelerden sorumlu olan köledir. Ev hanımının en yakınındaki kişi olmuştur. Kadın kölelerin diğer kullanım alanları süt annelik, hemşirelik, kuaför, masöz, temizlikçi, mutfak işçileri gibi görevlerdir. Roma’da kadın köleler en çok cinsel ihtiyaçlar nedeniyle kullanılmışlardır. Evde çalışan kadın köleler aynı zamanda efendilerinin cinsel ihtiyaçlarını karşılamakla da yükümlüydüler.


1-Roma’da Köleliğin Nedenleri

Roma’da köle olmak için ya köle doğmak ya da sonradan özgürlüğünü kaybetmen gerekirdi.

1.1-Doğuştan Köle Olmak

Köleler evlenebilirler ancak bu evlilikler hukuki olarak geçerli sayılmazdı. Bu birlikteliklerden doğan çocuklar annenin özgürlük durumunu kazanıyorlardı. Babası özgür olsa dahi annesi köleyse çocuk da köle oluyordu. Anne özgürse baba köle olsa bile çocuklar özgür oluyordu.

Annenin hamileliği sırasında özgürlük durumunda değişiklik olmuş ise Klasik Roma Hukuk Dönemi’nde kadının doğumu esnasındaki özgürlük durumu önemliydi. Sonra bu kural kadının hamileliği sırasında bir an bile özgür olmuşsa çocuk da özgür olur olarak değişti.

1.2-Sonradan özgürlüğünü kaybederek köle olmak

Özgürlüğün kaybedilmesi durumuna “capitis deminutio maxima” deniyordu. Sonradan özgürlüğün kaybedilmesinin sebepleri ise savaşta tutsak düşmek ve ağır ceza sonucu köle olmaktı.

Savaş tutsağı (captivitas) olan kişiler yalnızca yakalanan askerler değillerdi. Savaşta teslim olmayanlarda savaş tutsağı sayılıyordu. Zamanla Roma’da savaş tutsaklarının açık arttırmayla satılması gelenek haline geldi. Tutsak onu satın alan kişinin kölesi oluyordu. Bunun aynısı Romalılar içinde geçerliydi. Düşman tarafından esir alınmış bir romalı artık köle sayılıyordu. Ancak Roma ile dost olan bir ülkeye veya Roma’ya dönebilirse hak ehliyetini tekrar kazanıyordu. Romalılar bunu “Postliminium” terimi ile ifade ettiler.

Bir de “Servus poenae” denilen kendi cezalarının kölesi olanlar vardı. Ölüm cezasına çarptırılmış, ömür boyu madenlerde çalışması gereken ve gladyatörlerle dövüşmek zorunda kalan kişilerde köle durumundaydı.

Köle olmanın 4 yolu daha var. Bunlardan birincisi kişinin praetor önünde ikrar etmiş olduğu borcunu ödemezse, alacaklı onu köle olarak satabilirdi.

İkincisi aile babası (pater familias) ailesinde bulunan özgür bir kişiyi köle olarak satabilirdi.

Üçüncüsü yaşı yirmiyi geçmiş bir Romalı kendisini köle olarak satabilirdi. Ancak bu üç durumda da dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Bu durumlar Roma’nın o zamanlar sınırı olan Tiber nehrinin diğer tarafında gerçekleştirilmek zorundaydı. Çünkü bir Roma vatandaşı Roma topraklarında köle olarak satılamazdı.

Dördüncüsü ise Askerlikten kaçan kişiler artık Roma toplumundan değillerdir ve hak ehliyetlerini yitirirler. Bu kişiler kendilerini satın alanların kölesi olurlar.


2-Kölenin Hukuki Durumu

Kölelerin hukuki anlamda şahıs hakları yoktu. Onlar sahiplerinin bir malıymış gibi muamele görürlerdi. Sahibinin köle üzerindeki egemenliğine ise “dominica potestas” deniyordu.

Kölenin efendisi tarafından terk edilmesi onun kölelik durumunu değiştirmez. Sahipsiz olan köleye isteyen kişi el koyabilir. Köle kaçtığında ise fiilen efendisinin egemenliği altında olmasa da hukuki anlamda hala efendisi egemendir. Bir kölenin özgür olabilmesi için azat etme işlemlerinden birinin yapılması gerekir.

Kölenin Ius civile’ye göre geçerli evlilikler yapamayacağını söylemiştik. Kölenin hukuki olarak kabul olmasa dahi sahip olduğu birliktelik “Contubernium” olarak ifade edilir.

Köleler hukuki işlem yapma ehliyetine sahiptiler. Ancak hak ehliyetine sahip değillerdi. Yani gerçekleştirecekleri hukuki işlemler sanki sahipleri yapmış gibiydi. Hukuken elde ettikleri kazançlar hiçbir hukuki işleme gerek olmadan efendisinin oluyordu. Kölenin üçüncü kişilerle yapmış olduğu hukuki işlemlerde borçlu durumuna düşerse efendi bu borçtan sorumlu değildir. Çünkü Roma’da kölenin sahibinin durumunu sadece iyileştirebileceği kabul edilmiştir. Kölenin borçlu olduğu kişi Ius civile’ye göre borcu için dava açamazdı. Efendi kendi isteğiyle bu borcu öderse, hukuken geçerli sayılmayan borç için ödediği gerekçesiyle geri isteyemezdi. Özetle ifade edecek olursak kölelerin borçları tabiî borçtu, dava edilemezdi ancak borç ödenecek olursa ödenen miktar geri talep edilemezdi.

Kölelerin yapmış olduğu hukuki işlemlerin kötü sonuçlanmasının efendisini etkilememesi kölelerin ticari alanda kullanılamamasına sebep oldu. Kimse kölelerle iş yapmak istemiyordu

Yapılan işin bir teminatı yoktu. Kölelerin ticari hayatta kullanılabilmesi için praetor bazı koşullar altında efendiye karşı ek dava açılmasını sağladı.

Romalılar güvendikleri kölelerine “Peculium” adı verilen belli miktar sermaye veriyorlardı. Elbette bu sermayede yine efendiye aitti ancak köle bu sermayeyi işletebilir ve sermayeyle alakalı hukuki işlemleri yapabilirdi. Kölenin sermayeyle alakalı olarak yaptığı hukuki işlemlerden edindiği kazançlar da efendiye aitti. Bu hukuki işlemlerden doğan borçlardan ise efendi sorumlu değildi. Efendi borçlardan sorumlu olmaması ama kazançların sahibi olması adalete uygun görülmemiş olacak ki praetor bu durumlarda efendiye karşı açılacak bir dava hakkı tanıdı. Bu dava da borcu tahsil etmek isteyen kişinin istekleri “peculium”un değerinden fazla olamazdı. Praetor başka işlerin başında bulunan kölelerin hukuki işlemlerinden doğan borçlardan efendilerin sorumlu tutulması gerektiğini kabul etti. Bunun için yeni davalar tanıdı. Bu davaların tümü “ek nitelikli” davalar” altında toplanmıştır. Praetor tarafından tanınan bu davalar sayesinde Ius civile’ye göre borçlu olmayan efendilere belli koşullarda dava açılabiliyordu.

Köleler kamu suçu işlediklerinde cezalandırılıyorlardı. Bu cezaya praetor karar veriyordu. Kölelere verilen cezalar özgürlere oranla daha sert oluyordu. Ancak kölelere ceza verilmesi onların hukuki anlamda şahıs olarak kabul edildiği anlamını taşımamaktadır.

Kölelerin kişilerin özel çıkarlarına zarar vermeleri durumunda dava açılması için kölenin azat edilmesi beklenmek zorundaydı. Bunun hiç gerçekleşmeme ihtimali de vardı. Haksızlığa uğrayanın hakkını araması için kölenin efendisine dava açabileceği kabul edildi. Roma’da adalete aykırı görülen durumlardan biri kölenin efendisine ancak kendi bedeninin değerinden fazla zarar veremeyeceğiydi. Efendi kendisine açılan bu dava da ya para cezasını ödeyecek ya da köleyi davacı kişiye teslim etmeliydi.

Kölenin bedeninin değerinden söz etmişken kısaca Roma’da bir kölenin ne kadar fiyatı olduğundan söz edelim. Köle pazarlarından en büyüğü ve tanınmış olanı Delos’taki köle pazarıdır. Bu Pazar günde 10.000 köle işleme kapasitesine sahiptir. Roma’da sağlıklı bir erkek köle 2.500 denari ederken çekici bir kadın köle 6.000 denari fiyatlarına kadar çıkıyordu. Erkek köle fiyatlarının daha ucuz olmasının sebebi hem piyasada kadın köleden daha fazla bulunması hem de kadın kölelerin kullanım alanlarının erkek kölelere göre kısıtlı olmasıdır. Kullanım alanlarının kısıtlı olması kadın kölelerin erkek kölelere nazaran daha kalifiye olmalarını da beraberinde getirebilir. Aynı zamanda kadın köleler çoğunlukla evde kullanılır ve ev sahibinin her ihtiyacını karşılamakla zorundaydılar.

Roma’da kölelerin azat edilme şekillerini 2 büyük başlık altında toplayabiliriz Ius civile’ye göre ve praetor hukukuna göre olan azat etme şekilleri.

1-Ius Civile’ye göre Azat etme şekilleri

1.1-Değnekle Azat Etme

Efendi kölesini ve bir arkadaşını yanına alarak onu Magistra’nın( krallık döneminde kral, Cumhuriyet döneminde MÖ 367’ye kadar Consul, o tarihten sonra da praetor) önüne götürürdü. Arkadaşı elindeki değnekle kölenin başına dokunur ve bu kişinin hür olduğunu iddia ederdi. Efendi de kölenin başına dokunarak bu kişinin hür olduğunu kabul ediyorum

derdi. Bunun sonucunda Magistra uygun bulursa ve her şey uygunca yapıldıysa bir beyanla köle artık özgür olurdu. Değnek mızrağı temsil eder. Mızrak ise iktidar ve hakimiyet sembolüdür.

1.1-Sayım Yoluyla Azat Etme

Köle efendisinin rızasıyla beş yılda bir Censor tarafından özgür kişilerin listesine kendisini de yazdırırdı. Bunu Censor kendi yetkisi içerisinde isterse yapardı. Bu azar etme şekli Principatus döneminde kaldırılmıştır.

1.2-Vasiyetname ile Azat Etme

Efendi vasiyetnamesine kölesini azat ettiğini açık bir şekilde yazmışsa köle azat edilirdi. Ancak kölenin hem ölüm anında hem de vasiyet sırasında o kişinin kölesi olması gerekirdi. Eğer efendi vasiyetnamesine kölenin azat edilmesi için bir şart koymuşsa şart gerçekleşip köle azat edilene kadar mirasçıları kölenin efendisi olurlardı.

1.3-Kilisede Azat Etme

Hristiyanlığın kabulünden sonra değnekle azat etme şeklinin yerini kilisede azat etme almıştır. Bu azat şekli imparator Constantinus zamanında kabul edilmiştir. Efendi bir din adamının önünde kölesini azat etmek istediğini ifade ederse köle özgür olurdu.

2-Praetor hukukuna göre azat etme şekilleri

2.1- Dostlar arasında azat etme

Efendi arkadaşları yani tanıkların olduğu bir yerde kölesini azat ettiğini ifade ederse. Köle özgür olurdu.

2.2- Mektupla Azat etme

Efendi kölesine bir mektup yazarak onu azat ettiğini söylerse mektup köleye ulaştığı gibi özgür olurdu.

2.3- Sofrada Azat etme

Efendi kölesini sofraya kendisiyle yemek yemeye davet ederse bu onu azat etmek istediğini ifade ederdi. Çünkü Roma’da efendiler ve köleleri aynı sofrada yemek yiyemezdi.

Praetor hukukuna göre azat etme şekilleri Ius civile’ye göre geçerli değildi Bu kişiler praetor’un koruması altında özgürce yaşıyorlardı. Zamanla praetor hukukuna göre azat edilen bir grup ortaya çıktı. Bunların hukuki durumları ise karışıklığını koruyordu. MS 19 yılında Iunia Norbana adlı kanun ile praetor hukukuna göre azat edilenler Ius Civile’ye göre de özgür sayıldılar. Ancak aralarında bir fark vardı. Praetor hukukuna göre azat edilenlerin mülkiyet hakları yoktu. Vasiyetname yapamazlardı. Köleliklerinde mülkiyet sahibi olamama durumu devam etmiştir.

Praetor hukukuna veya Ius Civile’ye göre olmasa da köleler bazı özel durumlarda da özgürlüklerini kazanırlardı. Bunlardan bazıları;

1-Roma toplumuna büyük hizmet etmiş kişiyi devlet özgür bırakabilirdi.

2-İmparator Claudius’un yaptığı bir düzenlemeyle hastalığı veya ihtiyarlığı sebebiyle terk edilen köleler özgür olurdu.

3-Diocletianus tarafından yapılan bir düzenlemeye göre 20 yıl süre boyunca köle olduğunu bilmeden özgür gibi yaşayan köle özgür olurdu.

Roma’da ilk dönemlerdeki kölelikten bahsetmiştik. Cumhuriyetin sonuna doğru olan köle artışı kölelere karşı sadece efendilerin değil Roma’nın da bakışını değiştirdi. Artan köle sayısı git gide özgürleşmeye başladı. Başka coğrafyalardan gelen insanların azat edilip roma vatandaşı olmaları tehlikeli bir hal almaya başladı. Roma’nın kontrol edemediği bu durum giderek artmaktaydı. Principatus döneminin başında Roma toplumunu düzenlemek için birçok yasa çıkaran Augustus buna da bir önlem alma ihtiyacı duydu. MÖ 2 yılında Fufia Caninia adlı kanun vasiyetname ile köle azat etmeyi sınırlandırdı. MS 4 yılında Aelia Sentia adlı kanunda ise azat etme işlemleri düzenlendi ve kısıtlandı.

Roma’nın Hristiyanlığa girmesiyle kölelik git gide önemini kaybetti. Hristiyanlık dinin köleliğe sıcak bakmaması sebebiyle bu dönemde kölelerin sayısı git gide azaldı. Iustinianus döneminde kölelerin azat edilmesiyle alakalı karışıklıklar ortadan kalktı. Bunun en büyük sebebi elbette ki hristiyanlığın etkisidir.

Patronus (Azat eden efendi) ve Libertus (Azatlı Köle) arasındaki ilişki ve hukuki durum

Azat edilen köleler eski efendilerine yani patronus’a karşı hala bazı sorumluluklara sahiptiler. Azat edilen köleler zorunda olmasalar bile genellikle eski efendileriyle beraber yaşarlardı. Azatlı köle ( Libertinus) eski efendisine (Patronus) saygı göstermeli ve itibar etmeliydi.

Köleler azat etme işleminden önce efendileriyle anlaşırlar, özgürlüklerinin bedeli olarak belli ekonomik yükümlülükler altına girerlerdi. Bunlar bir hizmet yerine getirmek , para veya hediye vermek gibi şeylerdi.

İlk zamanlar efendiler azat ettikleri kölelerinin özgürlüklerini geri alamıyorlardı. Ancak Klasik sonrası Hukuk döneminde efendilere uygunsuz davranışlar sergileyenleri yeniden köle yapma olanağı verildi.

Köle Savaşları

Roma’da kölelik git gide değer kazanmaya başlamıştır. Köleler romalıların hayatlarının en önemli noktalarında dahi bulunmaya başlamışlardır. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki köleler her işin içinde varlardır. Tarlalarda, madenlerde, eğlenirken, savaşta hatta banyo yaparken bile köleler vardır. Köleler Romalıların hayatlarında bu kadar önemli bir yer etse de önemleri arttıkça değerleri azalmıştır. Krallık döneminden Hristiyanlık Roma’nın resmi dini olana kadar ki süreçte kölelik Roma da artarak ilerlemiştir. Ancak git gide değer kaybeden kölelere karşı olan tutumlarda sertleşmeye başladıkça Köle isyanları ortaya çıkmış bu isyanlar savaşlara sebep olmuştur. Bu yazımda Roma’da yaşanan 3 büyük köle savaşından ilk ikisine değineceğim.

Birinci ve ikinci köle savaşları ( sırasıyla MÖ 135-132 ve MÖ 104-103) Sicilya’da meydana gelmiştir. Birinci köle savaşının ortaya çıkmasına sebep olan isyan kendisine doğa üstü güçler verildiğine inan köle Eunus tarafından çıkarıldı. Kendisinin yetenekli Cleon adında bir generalide vardı. Cleon Roma’ya karşı gerilla savaşını kullanarak üç yıl savaşsa da MÖ 132’de yenildi ve öldürüldü. Eunus ise yakalandı. İkinci köle savaşıyla alakalı elimizde net bilgiler bulunmamaktadır. Elimizde olan bilgiler ise birinci köle savaşından 23 yıl sonra yine Sicilya’da yaşanmış olmasıdır.


KAYNAKÇA


Bozkurt, G. "ESKİ HUKUK SİSTEMLERİNDE KÖLELİK". Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 38 (1981 ): 65-103


Saydam, T. (2017). ROMA CUMHURİYETİNDE KÖLELİK: SPARTAKÜS ÖRNEĞİ . İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 1 (2) , 76-90 .


Georgesco, A. , Tahiroğlu, B. "ROMA HUKUKU VE MODERN DÜNYA DÜŞÜNCESİ". İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 42 (1976 ): 585-601


Tahiroğlu, B. "ROMA HUKUKUNDA KÖLELİK VE SERBEST MESLEKLER". İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 40 (1974 ): 689-700


Çelebican, Ö. "Roma Hukuku". Ankara: Turhan Kitabevi, 2020.


Koschaker, Paul ve Kudret Ayiter. Roma Özel Hukukunun Ana Hatları. Ankara: Sevinç Matbaası, 1977

 
 
 

ความคิดเห็น


bottom of page